Kapitalizmin Sonu

Kapital (sermaye) bir iş için ayrılmış olan para anlamında kullanılıyor.Kapitalist sistem paraya dayalı bir sistem diye tanımlayabileceğimiz bir yapıdır.Para merkeze konulunca kapital (sermaye) sahipleri sıkıntıya girmeden sermayelerini kullanmak istiyorlar.O zamanda faiz devreye giriyor.Yani kapitalist sistem faizin hakim olduğu bir sistem.Şu an dünyada faiz hakim vaziyette.Gelinen noktada herkes para babalarına borçlu.Artık bu yapı devam edemeyecek hale geldi.Dolayısıyla bu balona herhangi birisinin sokacağı küçücük bir iğne gerçeği ortaya çıkaracaktır.Aslında kapitalist sistem son derece zayıf ve son derece temelsiz bir sistemdir.Ancak nasıl uyuşturucu müptelaları, alkolikler,sigara tiryakileri içinde bulundukları durumu bilmelerine rağmen bu alışkanlıklarından kurtulamıyorlarsa faizli kapitalist sistemin esirleri de bu zayıf ve temelsiz sistemden kurtulamıyor.

Avrupa’da Fransız Ä°htilali oldu.Fransızlar,Katolik Kilisesi’ne baÅŸkaldırdılar.4 asra yakın bir savaÅŸ yaptılar ve sonunda baÅŸarılı oldular.BaÅŸarılı olunca yeni bir sistem kurdular.Bu yeni sistem kendi tabiatlarına uygun olmasına gayret ettikleri bir sistemdi ama Kur’an-ı Kerim gibi bir dayanakları yoktu.Kendilerine böyle bir tebliÄŸde bulunan,Kur’an’ı anlatan kimse olmadığı için kendi el yordamları ile bir sistem oluÅŸturdular.OluÅŸtururken ister istemez kendi bilgi birikimlerinden yararlandılar ama kapsamlı bir tenkit yapma ÅŸansları olmadı.Ama Müslümanlardan daha iyi konumdaydılar.

BildiÄŸimiz gibi Allah’ın iki kitabı var.Birincisi indirdiÄŸi (Kur’an-ı Kerim) ikincisi yarattığı (tabiat).Müslümanlar Kur’an-ı Kerim’i bir tarafa bırakalı zaten uzun asırlar olmuÅŸtu.Müslümanların Kur’an’a saygıları büyük;çok güzel kaplar içerisinde muhafaza ederler,altın yazılarla yazarlar,çok kaliteli ciltlerle ciltlerler ve çok güzel yerlere asarlar.Ezberlerler ve çok güzel sesli hafızlar okurlar.Camilerde din görevlileri bir Fatiha Suresi’ni okumakla her ÅŸeyi kurtarırlar.Bu durumu gören halk kurtulmak bu kadar kolay ise ben istediÄŸim her ÅŸeyi yapabilirim diye düşünüyor.Her türlü olumsuzluÄŸu yap bir umreye veya hacca git durumu temizlersin zihniyeti hakim.UydurulmuÅŸ kandil gecelerinde ÅŸunu yaparsan bu kadar sevap alırsın,hele Kadir Gecesinde yaparsan alacaklı duruma geçersin.Din böyle bir hale getirilmiÅŸ.

Kur’an-ı Kerim’de faiz haram ama Åžeyhülislam Ebussuud Efendi (Kanuni Sultan Süleyman zamanında) gibi kiÅŸilerin fetvaları ile durum farklı bir hale getirildi. Alacaklı borçluya mesela 100 altın borç verir.Sonra bir malını ona,bedeli bir yıl sonra ödenmek üzere 20 altına satar.Borçlu malı teslim aldıktan sonra üçüncü ÅŸahsa hibe ve teslim eder.Bu ÅŸahıs da onu alacaklıya hibe ve teslim eder.Bu iÅŸleme muamele-i ÅŸeri’ye (ÅŸeriata yani hukuka uydurulmuÅŸ iÅŸlem) denilirdi. Bu iÅŸleme”caiz’ demek mümkün mü?Bu iÅŸleme faizli iÅŸlem diyenlerde en ağır ÅŸekilde cezalandırılıyordu.ÖrneÄŸin bu iÅŸleme faiz diyen Birgili Mehmet Efendi önce sürülüyor ve bu söyleme devam etmesi durumunda idam edileceÄŸi tehdidi ile karşı karşıya kalıyordu.

1984 yılı sonu 1985 yılı baÅŸlarında kurulan faizsiz bankalar Ebussuud Efendi’nin fetvalarını temel alarak iÅŸlem yapıyorlar.Bugün kullanılan Altın Sertifikaları Hayrettin Karaman’ın Mecelle’yi delil göstererek verdiÄŸi fetvalar ile aynı sistemin bir baÅŸka versiyonunu ortaya koyuluyor.Oysa Mecelle kurtarsa Osmanlı’yı kurtarırdı.Ä°ÅŸte bu tarz uygulamalar ile Osmanlı faize alıştırıldı.1840 yılında Sultan Abdülmecit zamanında çıkarılan kaime-i nakdiye-i mutebere %8 faizli ve 8 yıl vadeli idi.Hem de bu faiz altın faizi idi.Ä°lk faizsiz kaimeler 1850 yılında dolaşıma çıkarılmıştır.

Ebussuud ve benzerleri döneminde talebe soru soramaz ve ilim adamı görüş bildiremezdi.Allah’ın dini tamamen bir oyuncak haline getirilmiÅŸti ve sonunda Allah’ın verdiÄŸi ceza ile Osmanlı devre dışı kalmıştı.Osmanlı’nın düzeni yerinede Kapitalist sistem yerleÅŸti.

Eskiden para,altın ve gümüşten üretildiÄŸi için ağırlık ve ayarı önemliydi.O konuda sarraflara güvenilir,para onlara emanet edilir ve bir belge alınırdı.Mesela Basra’da kurulan pazarlarda herkes parasını sarrafa vererek yerine çek alır ve aldığı malın bedelinin ödenmesini ona havale ederdi.Batı’da bu iÅŸi yapanlara banker,verdikleri belgelere de banknot denirdi.Altına çevrilebildiÄŸi için çek ve banknotlara güvenilirdi.Bu güven,onların para gibi dolaÅŸmasını saÄŸladı.

Banknotların benimsendiğini,altının fazla talep edilmediğini gören bankerler,borç isteyenlere banknot vererek karşılığı olmayan kağıtları piyasaya para gibi sürdü ve faiz geliri elde ettiler.

Devlete olan güvenin bankere güvenden fazla olması Ä°ngilizleri harekete geçirdi ve 1694’te Merkez Bankasını kurup altın karşılığında Sterlin bastılar.Sterlinin uluslararası kabul görmesi,Ä°ngiltere’yi dünya ekonomisinin lideri yaptı.

Zamanla Sterlinin saltanatı sarsıldı ve 1944’te Bretton Woods anlaÅŸmalarıyla Amerikan Doları altına çevrilebilen tek para sayıldı ve Sterlinin yerini aldı.Bir süre sonra Amerikan ekonomisi de bozuldu.Sattığı mallardan daha fazlasını almaya baÅŸlayınca dünyada dolar çoÄŸaldı.Doları altınla deÄŸiÅŸtirenlerin de çoÄŸalması yüzünden Amerikan altın rezervleri azalmaya baÅŸlayınca BaÅŸkan Nixon,1971’de Doların altına çevrilebilirliÄŸine son verdi.Böylece altına karşılık çıkarılan kağıt para kalmadı.Bugün Doların,Euro’nun veya baÅŸka bir kağıt paranın gerçek deÄŸeri,hurda deÄŸerinden fazla deÄŸildir.Sonradan ortaya çıkan kredi kartları ise daha deÄŸersiz.

Mevduat kabul eden bankalar bu mevduatlara karşılık olarak Merkez Bankası’nda belirli bir miktar para ayırmak zorundalar (zorunlu karşılık,munzam karşılık).ÖrneÄŸin bu oran %5 ise (bu oran Merkez Bankası tarafından kararlaÅŸtırılır) banka kendi kasasındaki paranın 20 katını piyasaya borç verir.Vadeli yatan 1.000 liranın 50 lirasını munzam karşılık olarak Merkez Bankasına yatıran banka yaklaşık olarak 20.000 lira kredi verebiliyor.Vadeli mevduatta yatan 1000 liraya %10 faiz veren banka 100 lira faiz verirken kredi olarak verdiÄŸi 20.000 liraya %12 faiz alırsa 2.400 lira faiz alıyor.Kredi kartlarında durum daha kötü.Bu kartlarla alışveriÅŸ yapılıyor ama ortada para yok.Bankalardan nakit almak ise son derece zor.EFT (elektronik fon transferi) ile hesapta olan paraları baÅŸka hesaplara aktarabilmek mümkün.

İşlerini faizli kredi ile yürüten şirketler vade sonunda kredilerini tekrar faizli kredi ile yenilemek zorunda kalıyorlar.

The Economist Dergisinin yayınladığı,Rakamlarla Dünya Cep Rehberi 2017’den bazı bilgiler aktaralım.

2014 yılı en yüksek dış borç (milyar dolar) (burada köklü geçmişe sahip gelişmiş ülkeler hariç tutulmuş) listesi:

Çin 959.5 – Rusya 599.1 – Brezilya 556.9 – Singapur 467.6 – Hindistan 463.2 – Meksika 432.6 – Türkiye 408.2

2014 yılı hane halkı borcu (net harcanabilir gelir %’si olarak)

Danimarka 304.9 – Hollanda 273.6 – Norveç 224.3 – Ä°rlanda 207.4 – Avustralya 205.5 – Ä°sviçre 197.9 -Ä°sveç 173.4 – Kanada 166.4

Müreffeh yaşayan ülkelerin borçluluk oranları bu yaşam tarzının sürdürülebilirliğini sorgulatıyor.

Bugün yediÄŸimiz,içtiÄŸimiz,kullandığımız her ürün faizli sistemin bir parçası.%10 ile kredi kullanan bir elma bahçesi sahibi ürününe %15 fark koymak zorunda.Çünkü faizli kredi zamanında ödeniyor ama elmanın parasının ne zaman döneceÄŸi belli deÄŸil.Aynı elmayı bahçeden alıp Ä°stanbul’a getiren nakliye firmasının da faizli borcu var.Aynı maliyeti o da yüklüyor.Toptancılığı yapan kiÅŸinin de faizli kredi borcu var,Manavında faizli kredi borcu var.Böylece her aÅŸamada faizli kredinin maliyeti elmanın fiyatına ekleniyor ve sonuçta 5 lira verip aldığımız bir kilo elmanın 2.5 lirası faize gidiyor (%50).Buna maliyet enflasyonu deniliyor.

Günümüzde tüm devletler borçlu.Bugün gelinen noktada hane halkı,şirketler ve devletler özetle herkes borçlu.Peki kim alacaklı? Neticede bankaların sahipleri var.İşte dünyayı yönlendiren bu 3-5 tane para babası.Peki para ne?Hurda değeri olan bir kağıt,hatta elektronik ortamda sadece bir takım rakamlar.Büyük bir psikolojik baskı ile değeri olmayan bu para birimlerinin değerleri yükseltilip alçaltılıyor.Arkasında çok güçlü bir siyasi iradenin olduğu Türkiye bu sistemi çok kısa bir süre içerisinde çökertebilir.Çünkü ortada para diye bir şey yok.Ama insanlar tıpkı bir uyuşturucu müptelası gibi buna müptela olmuşlar.Borçlu devletler borçlarını ödeyebilmek için sürekli vatandaşlarına vergi yüklüyorlar.Vatandaşın bırakın kazandığını ilerde kazanacağından bile vergi alıyorlar.Çünkü artan faiz giderlerini ödemenin başka yolu yok.Kendi mal varlığına göre çok küçük miktarlarda kredi kullanan şirketler bile bu yüke dayanamayıp batıyorlar.Faizli kredi küçücük kanserli bir hücrenin koskoca bir vücudu etkilemesi gibi herkesi yok ediyor.

Peki alternatif ne? ”Ey inanıp güvenenler, Allah’tan çekinerek korunun! O’na gerçekten güveniyorsanız, kalan faiz alacaklarınızdan vazgeçin! (Bakara Suresi 278) EÄŸer vazgeçmezseniz, Allah’a yani Allah’ın kitabına karşı savaÅŸmakta olduÄŸunuzu bilin. Tevbe ederseniz (hatanızdan tam olarak dönerseniz), ana mallarınız sizindir; böylece ne haksızlık edersiniz ne de haksızlığa uÄŸrarsınız.(Bakara Suresi 279)” Yani faizli sistemi bırakmak.

Faiz insanların kısa süreli ihtiyaçlarını karşıladığı için çok cazip geliyor.Tıpkı hırsızlık gibi.O an ihtiyacını karşılayıp iÅŸini görüyorsun.Kur’an-ı Kerim bize ekonominin faize deÄŸil sadakaya dayalı olmasını ÅŸart koÅŸuyor.Sadaka iki alt baÅŸlık altında incelenebilir:1)Zekat 2) Sadaka.Sadakayı veren mümin ise o hem zekat hem sadakadır.EÄŸer mümin deÄŸilse sadece sadakadır.Sadaka kelime kökü olarak sadakatten yani baÄŸlılıktan gelir.Mümin,Allah’ın emrine sadakat gösterir.Böyle yürüyen iÅŸlere Allah destek verir ve geliÅŸtirir.Müminin verdiÄŸi sadakalar onun gönlünü temizleyip arıtarak Allah ile alakasını geliÅŸtirir.GeliÅŸmenin adı zekattır.Zekat geliÅŸme manasına gelir.Bu geliÅŸme müminin hem dünya hem ahret hayatına yarar.Mümin olmayanın verdiÄŸi sadaka ise sadece onun dünya hayatına yarar.

Bu yüzden Kur’an-ı Kerim’de devletin topladığı verginin adına sadaka denir.Geleneksel anlayış Kur’an’dan ayrıldığı için bu terimler anlamını kaybetmiÅŸtir.

Allah Tevbe Suresi 103. ayette ”Mallarından sadaka al; böylece onları arındırmış ve geliÅŸtirmiÅŸ olursun. Onlara sürekli destek ol, senin desteÄŸin onları rahatlatır. Her ÅŸeyi dinleyen ve bilen Allah’tır.” buyurmaktadır.Bu ayette geçen ”onlar” tabirini anlayabilmek için surenin 38. ayetinden itibaren dikkatle okumamız gerekir.Tevbe Suresi Tebuk Savaşı esnasında inmiÅŸ bir suredir.Çok sıcak olan çöl ortamında ve Bizans ordusuna karşı çıkılacak seferde Medine’de huzursuzluk hakim idi.Ä°nanan ve inanmayan herkes tedirgindi.Bu ortamda 17-18 gün yol gidilecekti ve bu yolculuÄŸun sonunda onları Bizans ordusu bekliyordu.Orada yaÅŸanan sıkıntılara dair inen ayetlerde Müslümanlara,inanan-inanmayan herkese,samimi Müslümanlara,münafıklara ve onların tavırlarına,bedevilere,müminlere-kafire-münafıklara,suçlarını itiraf edenlere eleÅŸtirileri görebiliyoruz.Ä°ÅŸte bahse konu olan herkes 103. ayette ”onlar”olarak karşımıza çıkıyor.

Sadaka vatandaşın devlete bağlılığını gösteren vergidir.Sadaka günümüzde anlaşıldığı haliyle sadece fakir-fukaraya verilen ufak tefek paraları değildir surenin ilgili ayetlerinde bahsedildiği gibi tüm vatandaşları kapsamaktadır.

Peki bu toplanacak olan sadakaların (vergilerin) harcama kalemleri nelerdir?Cevabı yine Tevbe Suresinin 60. ayetinde bulabiliyoruz:

Zekatlar (Sadakalar) sadece fakirler, çaresizler, bu işte çalışanlar ve kalpleri ısındırılanlar içindir. Bir de esirler, borçlular, Allah yolunda çalışanlar ve yolda kalanlar uğrunda harcanır. Bunlar Allah tarafından farz kılınmıştır. Allah bilir, doğru kararlar verir.(Tevbe Suresi 60)

Ayetin ifade tarzı,bahsi geçen sekiz sınıfın ikiye bölünmesini gerektirir.Birinci bölümde fakirler,miskinler (hasta,sakat,yaÅŸlı ve iÅŸsiz gibi çaresiz kalmış herkes bu konuma girer),sadaka iÅŸinde çalışanlar (vergi memurları)ve gönülleri (Ä°slam’a) ısındırılanlar yer almaktadır.Sadakanın (verginin) bir kısmı bunlara hibe edilir.Sadakaların (vergilerin) bir kısmının da esirlere,borçlulara,savunmaya ve yolculara (ulaşım) harcanmak üzere ayrılması ve bir fon oluÅŸturulması emredilmekte.

Enam Suresi 160. ayette ” Kim bir iyilikle gelirse ona, on katı verilir. Kim de kötülükle gelirse sadece bir katı ile cezalandırılır. Kimseye haksızlık yapılmaz.” buyrulmaktadır.Bu ayetten yola çıkarak hasat zamanı toplanan tarım mahsullerinden %10 oranında zekat alınır (öşür vergisi).Ticarette risk fazla olduÄŸu için bu oran 40’a 1 olarak hesaplanmaktadır.

Bu oranlar Kur’an’a göre ürünün veya ticari malın tamamı yerine geçer.VatandaÅŸ ürününün veya ticari malının tümünü vergi olarak veriyorsa devlet baÅŸka talepte bulunamaz.Sadaka dışında devletin vatandaşından alacağı baÅŸka bir ÅŸey olmadığı için vatandaÅŸta büyük bir güven vardır.

Osmanlı döneminde Kudüs’te yaÅŸayan Ermeniler padiÅŸaha ÅŸikayette bulunmuÅŸlar.Bu ÅŸikayete göre vergi memurları onlardan ekstra vergi istemiÅŸler.Ermeniler bu vergini fazla olduÄŸunu söyleyip itiraz etmiÅŸler.Halife Ömer Kudüs’e girdiÄŸi zaman atalarımızla sözleÅŸme yapmış biz bundan baÅŸka vergi vermeyiz demiÅŸler.Cevaben kaç asır sonra bile vergi memurlarına Hazreti Ömer’in aldığından daha fazla veri alamayacakları yazısı gitmiÅŸ.Bugün her dakika vergi oranları deÄŸiÅŸtiriliyor.Ekonomi bu ÅŸekilde yürümez.Biz bütün dünyaya bu ekonomik yapıyı anlatmak zorundayız.Ãœlkemizin bu ekonomik sistemi oluÅŸturması için vakfımızda tüm alt yapı var.Bu sistemde faiz devreye girmeyecek ve dolayısıyla fiyat artışları olmayacak.İşçi-memur kölelik sisteminde çalışmayacak.Günümüzde herkes iyi bir maaÅŸ ile çalışmak ve emekli olabilmek için okuyor.Emeklilik insan hayatından çıkmalı.İşçi sigortaları olmamalı.DaÄŸdaki çobanın bu memlekete bir faydası yok mu?Niçin bu sistemden faydalanamıyor?Herkes onların ürettiÄŸi ürünleri organik diye alıyor.Niçin onlar sigortalı sayılmıyor?Ä°ÅŸte bu vatandaÅŸlarda oluÅŸturulacak fonlardan istifade edecekler.

Devlet Planlama TeÅŸkilatı DPT’nin yaptığı çalışmalara göre Türkiye’de zekat potansiyeli mevcut devlet bütçesinin 4 katına kadar çıkabiliyor.Zekat oranları ile kimse oynayamaz.Herkes kendi oranını bilir.

Zekat üretimden verilir.Oturulan evden,binilen araçtan verilmez.Bu tür uygulamalar ile yaşama hakkı halkın elinden alınıyor.

Bahsettiğimiz ekonomik yapıyı geleneksel anlayışta bulmak mümkün değil.

”Dinlerini bölük bölük edip her biri bir kiÅŸinin taraftarı olmuÅŸ olanlar var ya, sen hiçbir konuda onlardan olamazsın. Onların iÅŸi Allah’a kalmıştır. Daha sonra Allah, onların yaptıklarını kendilerine bildirecektir.” (Enam Suresi 159)

Ayetten anlaşıldığı gibi mezhepçilik Kur’an’a uygun deÄŸil.

Kur’an’a göre Müslim vatandaÅŸta gayrimüslim vatandaÅŸta aynı vergiyi verir.Cizye (baÅŸ vergisi) gibi vergiler Kur’an-i deÄŸil.Bakara Suresi 256. ayet bize ” Dinde zorlama olamaz” buyurmaktadır.Peki bu cizye vergisi baskı deÄŸil mi?Vergiden kurtulmak için Müslüman olmaya zorlamak Kur’an-i bir yaklaşım deÄŸil.

Faiz bütün dünyayı kendisine köle yaptı.Devletler,kurumlar ve insanlar köle oldu.”Borç yiÄŸidin kamçısıdır” sözü geçerli deÄŸildir.Borç yiÄŸidi köle yapar.Günümüzde herkes olmayan bir paranın kölesi olmuÅŸ durumda.

Allah, Rum Suresi 39. ayette ” Ä°nsanların malları içinde artsın diye verdiÄŸiniz faizli borç Allah’ın yanında artmaz. Allah’ın rızasını isteyerek verdiÄŸiniz zekâta gelince; mallarını kat kat artıranlar zekât verenlerdir.” buyurmaktadır.Ä°htiyacı olmayan kiÅŸi borç almaz.Ä°htiyacı olmayan kiÅŸiye sadakada verilmez.Yani faizli borçta sadakada ihtiyaç karşılar.Faizli borç fazlasıyla geri alındığı için kiÅŸiyi zora sokar.Faizli borç insanı ekonominin dışına çeker.Kur’an’ın bize anlattığı ekonomik sistem güven ve tatmin ortamının oluÅŸmasını temin eder.Ä°nsanlar alacaklarını alacağından emin olur.O zaman veresiye mal satmaktan korkmaz.Böyle bir ekonomiye dünyanın her yerinden mal gelir.Ayetin bize söylediÄŸi gibi Allah faizli borç ile artan malı helal kabul etmiyor.

 

Verilen sadakalar (vergiler) ile askeri harcamalar yapılır güvenlik temin edilir,sıkıntılı esnafın borçları ödenir,sıkıntı altındaki yerli yabancı herkesin ihtiyacı karşılanır,işsizlere yardım edilir,insanların arasındaki ihtilaflar çözülür,vergi memurları maşlarını alır.Böylece rahat üretim olur,finansman maliyeti ortadan kalkar,ürünler ucuzlar,ihracat artar ve kazançlar artar.

UydurulmuÅŸ Ä°slami Sistem, Osmanlı ile bitmiÅŸti ÅŸimdide onun yerine ikame edilen kapitalist sistem bitti. Allah’ın indirdiÄŸi din ile mevcut sıkıntılar karşısında tüm insanlığa çözümler sunmak lazım.Ä°nsanlar devletten vergi kaçırmak,devletler ise vergileri arttırmak peÅŸinde.Tüm dünya sıkıntı içerisinde.Bu sistem insanları köleleÅŸtiriyor.Biz Kur’an-ı Kerim ile bütün dünyaya çıkış yolunu göstermek zorundayız.Bu vesile ile Allah’ın dinini bütün dünyaya tebliÄŸ etmek zorundayız.Allah bizlere bunu nasip etsin.

(Bu yazı 22.04.2017tarihinde yayınlanan Fıkıh Müzakereleri programından makale haline getirilmiştir.Programa katılanlar: Abdülaziz Bayındır, Yahya Şenol ve Vedat Yılmaz)

Ömer Mahmut Kuzanlı

[email protected]